Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Akademik Bakış Programında Michael Kuyucu’nun konuğu oldu. Prof.Dr. İbrahim Ortaş katıldığı programda 2021 yılı YKS Sonuçlarında puanların düşmesini farklı bir bakış açısıyla değerlendirerek bunun bir ülke meselesi olduğuna vurgu yaptı. Ortaş, eğitim sisteminin uzun yıllardır kötü olduğunu ve ezbere dayalı bir eğitim nedeniyle Türkiye’de analitik düşünen, yenilikçi bir neslin yetişmediğini söylerken özellikle paralı eğitim veren vakıf üniversitelerini de eleştirdi.
Sınav Sonuçlarında Çıplak Bir Şey Var
Şu an 25 milyona yakın bizim öğrencimiz bu 25 milyona yakın öğrenci neredeyse nüfusun 1/3’ünü oluşturuyor. Şimdi her yıl 1 milyonun üzerindeki çocuk liseyi bitirdiği zaman sınava girmek istiyor. Bunların içerisinde 600 bin ve 800 bin kişilik kontenjanlarımız var. 220 tane üniversitemiz var fakat bu çocukların sınavdaki performansları gerek ortaöğretimdeki gerek üniversitelerdeki sınavların sonuçlarına baktığımızda çıplak bir şey var. Ülkemiz Kurudu
40 yıldır ben bunu izliyorum. 40 yıldır kendi öğrenciliğimden beri görüyorum, bizim çocuklarımız iyi bir eğitim almıyorlar, kaliteli eğitim alamıyorlar. Bizim üniversitelerimiz kaliteli öğrenci olmadığı için genelde çok küçük bir grup o küçük grupta biraz daha varlıklı ailelerin çocukları biraz daha zeki çocuklar bunların da önemli bir kısmı beyin göçüne uğradılar. Bizim ülkemiz kurudu açıkçası.
Eğitimimiz Analitik Düşünceye Dayanmıyor
Bizim ülkemiz şu an da iş üreten, teknoloji üreten, yeni bir şey yaratan bir ülke değil. Nedeni de şudur; Bizim ülkemizin eğitim sistemi soyut düşünmeye dayanmıyor, analitik düşünceye dayanmıyor, bunların okur-yazarlığına ağırlıklı dayanmıyor ve bizim ülkemizin insanları yaratıcı kreatif değil. İnovatif değil. Bizim ülkemizin insanları yönetici kelimesini kabul ettiği gibi daha çok ezbere dayalı teknik düzeyde kalmaktadır. Zaten ülkemizin teknolojisi de şu an da orta düzeyde bir teknolojiyle gidiyor. Yani birbirinden ayrı hiçbir konu yok. Pandemiden Değil Geçmişten Gelen Bir Sorun Var
Şimdi gelelim bizim sınavımıza. Bizim sınavımız 2021 yılındaki YKS sınav sonuçları bizi çok şaşırtmadı ama bazıları bunu şaşırtıcı buldu. Puanlar biraz düşük geldi. Pandemiden dolayı çocukların eğitim almadığı söyleniyor. Bu doğru, doğru ama kabahat yalnız burada değil. Çünkü bu sınavda 1 milyon 200 bin tane sınava yeni giren çocuk vardı ancak sınava 2 milyon 600 bin kişi girdi. 1,5 milyon öğrenci geçmiş yılların öğrencisi ki bu bana şunu gösteriyor bu yalnızca pandemi değil geçmişten gelen bir sorun var. Bu sorun ne? 2021 YKS Sonuçlarında Kalite Düşüşü Gözüktü
Şimdi ülkemizde iş kapısı olmadığı için ülkemiz üretemiyor. Biz paramızı, elimizde olan imkanlarımızı çok iyi yönetemediğimiz için bütün insanlarımızı kentlere yönlendirdik. Sosyolojimiz bozuk. Bu bozuluş sonrasında herkes okullara gidiyor ve herkes kendi kaderini üniversite seçme sınavında aramaya çalışıyor ve bu çocuklar bir tek sınav oluyor, o sınav günü işte herkes nereden koparabilirse birazcık eğitimli aileler, durumu iyi olanlar, çocuklarını kurslara göndermiş özel ders aldırmış, özel okullara göndermişler bir şeyler yapıyor. Bunlar da bir şekilde üniversitelere girebilecek kadar puan alıyorlar ama ÖSYM’nin verdiği sonuçlara baktığımız zaman 2 milyon 70 bin kişiden 12 bin kişi 400-500 puan arası alabiliyor. En yüksek puan 500. Yani normalde bir öğrencinin okuyabilmesi için 400’ün üzerinde bir puana sahip olması gerekiyor. Ancak bu ve bütün diğer şeyleri de topladığınızda %1. Siz yüksek eğitimi %1’lik düzeyde üniversitede eğitim alacak insanlarla götüremezsiniz. Bir ülkenin gelişmesi, sanayileşmesi %5’ten aşağı değildir. Şimdi bizim durumumuz şu; YKS sınav sonuçları bize şunu söylüyor diyor ki, bu YKS sınav sonuçlarına göre lise son sınıftaki adayların ki bunlar 950 bin civarında, bunların %36’sını oluşturuyor ve buradaki öğrencilerin çok küçük bir kısmı sınavları kazandılar. Fakat şunu biliyoruz ki Türkiye’de bu sınava giren öğrencilerin çoğunluğu geçen yıla kıyasladığınız zaman çok ciddi şekilde bir puan düşüşü var. Kalite düşüşü yaşandığı bir sene yani bu yılki YKS sınav sonuçlarına baktığınız zaman geçen senekiyle karşılaştırdığınız zaman benim elimdeki tabloları söyleyeyim en azından size söyleyeyim 400 puanın üzerinde alanlar diyelim ki 2020 yılında bunlar diyelim ki 42.000’nin üzerindeyken 2021 yılında 12.000 düzeyinde. Bu olacak gibi bir şey değil. Ciddi bir sıkıntı. Yani neredeyse 3 katından daha aşağıda. Pandemi Bitince İşsizlik Ne Olacak?
Üretkenlik potansiyeline sahip daha doğrusu akademik bilgi düzeyine sahip olan insanlar bir yola çıkmış. Şimdi bir de düşünün ki burada 220 tane üniversitemiz var. Bu üniversitelerimizin kapasitesi 800 bin tane öğrenci alıyorsunuz. Bu öğrenciler bu eğitimi nasıl alacak bir de hocalara sormak lazım. İşsizlik var, hadi şimdi pandemi vs diye tutuyorsun ama yarın bir gün normal koşullara geçecek ülke, sürü bağışıklığıyla da olsa pandemi bitecek. Ancak hayat devam ediyor. Şimdi ekmek, su arayışı devam ediyor. Hava arayışı devam ediyor. İnsanlar bir şekilde iş arayacaklar. Çalışmadığı zaman ne olacak? Kimisi psikolojik sorunlar yaşayacak, kimisi başka şeyler talep edecek ne bileyim hırsızlıklar artacak yalan artacak dolan artacak kriminal olayların büyük çoğunluğu işsizlikten, sağlıksız düşünmekten kaynaklanıyor. Paralı Eğitime Karşıyım
Ben paralı eğitimden yana değilim. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak alışveriş yaptığımda beden %18 vergi kesiliyor, maaşımın %20’sini vergi olarak alıyorlar. Ben devletime vergimi veriyorum. Devlet bir arada yaşamamız için oluşturulmuş bir toplumsal sözleşme. Bu toplumsal sözleşmeyi kuranlar benim en azından içinde buluğum koşullarda ilk çağlardan itibaren devlet sosyal hukuk devletidir. Eğitimi devlet sağlayacak, güvenliği devlet sağlayacak, sağlığı devlet sağlayacak çünkü ben devlete para veriyorum. Niye para veriyorum? Niye vergi veriyorum? soruyorum. Ben şu an devletin bir memuruyum devletten maaş alan biri olarak maaşımın 3’te 1’ini devlet otomatik olarak kesiyor maaşımdan. Ben senin altında çalışan bir yurttaşınım. Siz benden vergi alıyorsunuz vergilerimin amacı da şu; güvenlik için, sağlık için, eğitim için, ülkenin düzeni birliği için benden vergi alıyorsunuz. O zaman benim eğitim sistemimi senin sağlaman lazım. Herkese eşit koşullarda ülkenin bir ucundan diğer ucundan altından üstünden her yere aynı nitelikte çocukları okutmak zorundasınız. Bu senin görevin. Benden vergi almayı bir görev biliyorsan devlet sen de kendi görevini yapacaksın. Biz bunu kaçırdık. 1970’li yıllara kadar böyle bir şey yoktu hatta 80’li yıllara kadar da yoktu böyle bir şey. 80’li yıllarda 90’lı yıllarda YÖK ile üniversiteler sistemi askeri darbeler, şunlar bunlar derken ülkenin terazisi bozuldu. Vakıf Üniversitesinde Çocuklar “Müşteri” Meselesine Dönüyor Şimdi bunlar bazı ailelerin çocukları üniversite sınavları kazanamadığı için 1-2-3-4 nesildir neredeyse bize dayanan vakıf üniversiteleri var. İşte diyelim ki sizin çocuğunuz devlet üniversitesine gireceği zaman 15.000’inci sıradan ötede iyi bir tıp fakültesine giremiyor ama vakıf üniversitelerinde 50-55 binde Kıbrıs’a tıp doktorluğuna gidiyor. Eczacılığa gidiyor diş hekimliğine gidiyor. Hepsi aynı kalitede mi değil. İyi bir eğitim kadrosu var mı yok. Sağdan soldan derleme oradan buradan. Çoğunlukla da çocuklar para verdiği için de “çocuklar müşteri” meselesine dönüyor. İşsiz olan bir sürü arkadaşımız var çok doğal olarak emekli olan işçi açığı olan arkadaşlarımız var. Bu insanlara da çok büyük haksızlık yapılıyor hocalara. Vakıf üniversitelerini ben de izliyorum. 1-2 üniversitenin dışında birçoğu ilerde bu durum böyle devam ederse, bu işsizlik devam ederse yani üniversite mezunları işsiz kalırsa bir müddet sonra çocuklar diyecek ki “neden bu kadar para vereyim ki? Gider bir yerde çalışırım paramı niye boşa harcayayım ki?” Bu vakıf üniversiteleri sorunlu günler yaşayacak. Ben de bir veliyim paraların harcandığını biliyor ve görüyorum.